17 Nisan 2016 Pazar

SİYASET AKADEMİSİ AVRUPA BALKANLAR

SİYASET AKADEMİSİ AVRUPA BALKANLAR


ÖNCELİKLE BÖYLE BİR PROGRAMDA BÖYLE GÜZEL BİR EKİPLE BULUNDUGUM İÇİN AYDIN ÜNİVERSİTESİ NE VE BANU HOCAMA BU SÜREÇTE BANA HERTÜRLÜ DESTEK OLAN SELİN HANIM A ÇOK TEŞEKKÜRLER...
İLK GÜNLER TAM OLARAK BİRBİRİMİZE ISINAMASAKTA İLERLEYEN GÜNLERDE MÜKEMMEL BİR EKİP OLDUK... 22 KİŞİDE SEÇİLMİŞ ÇOK İYİ VE GÜZEL İNSANLARDI... UNUTAMAYACAGIM ANLAR YAŞADIM VE YAŞADIK... BERABER AC KALDIK BERABER YORULDUK BERABER FOTOGRAF ÇEKİNDİK ANLATILMAZ YAŞANIR DENEN ANLARDI....

TEŞEKKÜRLER BANU HOCAM VE SELİN HANIM....



Siyaset Akademisi Avrupa / Balkanlar

24 - 30 Ocak 2016

İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi, altıncısını düzenlediği “Siyaset Akademisi Avrupa” ile önemli siyasi temaslarda bulunmak ve eğitim kurumlarını ziyaret etmek amacıyla 24 - 30 Ocak 2016 tarihlerinde 20 kişilik bir öğrenci ve akademisyen grubu ile Balkanlar’a gidiyor.
Balkanlar Akademisi’yle öğrenciler, diplomasi, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler alanında önemli kurum ziyaretleri gerçekleştirerek, işleyişleri birebir gözlemleme ve bu kuruluşlarla temas etme imkanı elde edecekler. Programda gerçekleşecek gezi ve bilgilendirme toplantıları ile öğrencilerin, akademik donanımlarını ve bilgi düzeylerini geliştirip bu alanda yeni bir bakış açısı kazanmaları hedeflenmektedir. İngilizce sertifikalı olan akademinin ziyaret detayları şu şekildedir:
  • Bosna Hersek (Saraybosna, Mostar)
  • Karadağ (Podgarika, Budva, Kotır, Stevi Stefan)
  • Arnavutluk (Tiran)
  • Makedonya (Ohri, Üsküp, Manastır)
  • Kosova (Priştine)
  • Belediyeler, Üniversiteler, Balkan Türk Dernekleri ve Büyükelçilikler


Akademi Genel Koordinatörü: Prof. Dr. Hasan SAYGIN
Akademi Koordinatörleri: Öğr. Gör. Zeynep Banu DALAMAN
Yrd. Doç. Dr. Gülay Uğur GÖKSEL









Şehrin İdari Yapısı

Şehir Yasama Yapısı Saraybosna Kanton Meclisi tarafından gerçekleştirilmekte olup, İdari Yapıları şu birimlerden oluşmaktadır. Saraybosna Kanton Başkanı, Saraybosna Kanton Hükümeti, Başbakan, ve 12 Bakandan oluşan Bakanlar Kurulu.

Ekonomi

Bosna Hersek'in Gayri Safi Milli Hasılası 3.356.220.000,00 (1999) olup, GSMH' da Saraybosna'ya düşen pay 1.264.412.000,00 dır. Saraybosna da kişi başına düşen G.S.M.H. ise 2.470,00 ABD Dolardır. Trafik ve iletişim (Saraybosna Kanton ekonomisinin toplam gelirinin %53'ü) toplam işçi sayısının %18'ini istihdam etme olanağı verir. Endüstri (Saraybosna Kanton ekonomisinin toplam gelirinin %14.8'i) toplam işçi sayısının %18,5'i istihdam edilmektedir. Ticaret (Saraybosna Kanton ekonomisinin toplam gelirinin %17,9'u).Toplam işçi sayısının %19,5'ini istihdam eder.

Tarih

Saraybosna     yılında kurulmuştur, kent tarihinde yer alan önemli olaylardan bazıları şunlardır: 28.06.1914-Saraybosna suikasti (Avusturya-Macaristan Veliahtı, Franz Ferdinand), 06.04.1945 - Saraybosna Partizan Ordu Birlikleri ile Bağımsızlığını ilan etti. 15.02.1984 Kış Olimpiyatları Saraybosna'da yapıldı. I.Saraybosna, Bosna ve Hersek çatışmalarının başlaması 19.12.1995 - Dayton Barış anlaşması. İsa beg ishakovic şehri 1462'yılında Brodac'ın yerinde kurdu, burası ortaçağdaki ilk Yerleşim yeri oldu, daha sonra buraya Saray - ovası, Saraybosna da bulunan araya da İsa-beg Sarayı dendi. Burası Bosna'nın konuk ağırlama yeri idi. Saraybosna, 1462' den 1553'e kadar Bosna ve Hersek Devlet; Yönetiminin merkezi idi. Burası aynı zamanda 1929'dan 1941'e kadar Drinska Ban Dominion'urr ikametgahı olmuştur. Saraybosna 1945'te Bosna ve Hersek Cumhuriyetinin, 1992'de de Bosna ve Hersek-Devletinin Başkenti olmuştur.

Kültürel Kuruluşlar

Saraybosna'da kültürel kurumlar büyük önem arz etmektedir. Bu kurumlardan bazıları şunlardır; Opera (1), Tiyatro (6), Müzeler (4) Sinemalar (7), Kütüphaneler (33), Spor Tesisleri (287) ve 25 Fakülteli 1 Üniversite. 

Ulusal ve Dini Bayram, Festival ve Tatil Günleri; 

Kurtuluş Günü (1 Mart), Devlet Günü (25 Kasım), Saraybosna Kış Festivali, Orchestar Festivali, Belediyede Kültür Günleri, Vovi Grad Uluslararası Halk Dansları Festivali, Başçarşı Geceleri, İki yılda bir düzenlenen Akdeniz Genç Artistler, Yaz tiyatroları "Karnemi 55" Saraybosna Film Festivali, Saraybosna Şiir Günleri, Tiyatro Festivali, MESS Uluslararası Tiyatro Festivali, Saraybosna JAZZ Festivali, SIMF - Uluslararası Müzik Festivali, Çocuk Şarkıları Festivali

Kentin Temel özellikleri

STECAK, Stecaklar orta çağa ait yerli mezar taşlarıdır. Yaşam tarzından esinlenerek plastik dekorlarla] süslenir. KOZJA CUPRIJA, 16. Yüzyıl - Saraybosna'dan İstanbul'a giderken yol üzerindeki sayısız köprülerin j birincisi, İstanbul ve Saraybosna arasındaki sonuncusudur. RIMSKI MOST - Romalılar dönemine ait olan bu köprü l6.yüzyıla aittir. Saraybosna'nın batı girişinde yer almaktadır. ESMA Türk seyahat yazan Evliya Çelebi ı659'da Saraybosna'nın birçok akarsuya ve halkın su içmesi için yapılmış 110 tane çeşmeye sahip olduğunu yazmıştır. BEGOVA DZAMIJA - (Bey'in Camisi). 

Saraybosna'nın Kardeş Şehirleri: 

Conventry-İngiltere, Tlemsin-Cezair, Bakü-Azerbaycan, Friedrichshafen-Almanya, Magdebourgh-Almanya, Napoli-İtalya, Tripoli-Libya, Ferrara-italya, Bursa-Türkiye, Innsbruck-Avusturya, Tianjin-Çin Halk Cumhuriyeti, VVolfsburg-Almanya, Calgary-Kanada, Venedik-İtalya, Prato-italya 

Budapeşte-Macaristan, Barselona-İspanya, Tiran-Arnavutluk, İstanbul-Türkiye, Stocholm-İsveç, Colegno-italya, Kuveyt-Kuveyt.

Saraybosna'yı Dünyada özel Kılan Karakteristik özellikler

Saraybosna Gezegende yer alan dünyanın çok sağlam ve eski dört - anahtar bileşenleri olan: Katoliklik, Ortodoksluk ve islam'ın buluştuğu sona erdiği veya başladığı üç bölge arasında küçük bir noktadır. Ayrıca yahudilik de yine burada mevcuttur; aynı zamanda son beş yüz yılda anlaştırılan Bosna'nın ekmeği, dünya tarihinin tuzuyla da tuzlandı. Bosna ve Hersek çatışması esnasında Saraybosna 1300 günlük bir süre boyunca kuşatma halindeydi. Bu bir şehrin kuşatma altında kaldığı tarihteki en uzun süredir.














 



BOSNA HERSEK-SARAYBOSNA GEZİ NOTLARI
Ve kalbim Saraybosna'da kaldı…En sona yazmam gereken bu cümleyi en başa yazmakla aslında saraybosna gezimin bende nasıl bir etki yarattığını anlamışsınızdır. Ve bir kez daha gelmenin özlemi, yaşanılan duyguların tekrarı için en kısa sürede tekrar saraybosna ziyareti yapmanın isteğiyle ayrılmıdım bu güzel ülkeden. Ve daha fazla duygusala bağlamadan saraybosna notlarına başlayalım
Genel olarak tramvaylar çok eski ve bakımsız  ama savaştan çıkan bir halk için toparlanma sürecinde yadırgamamak lazım…
sırtçantamı bırakıp, bir duş aldıktan sonra kendimi saraybosna sokaklarına vurdum, 5 dk yürüme ile tarihi başçarşı'ya geldim. Burası saraybosna'nın merkezi konumunda ve tüm gezilecek yerler ana arter olarak burada bulunmakta. 15.yy'da Osmanlı tarafından kurulan bu çarşıda saraybosna'nın sembolü sebil yer almakta.1753 yılında Mehmet Paşa tarafından yaptırılan sebil tüm saraybosna halkının ortak buluşma noktası konumunda…

Başçarşı ve sebil meydanı
Başçarşı özellikle 92 yılındaki Sırpların açtığı savaş sonrasında yok edilmek istenmiş ve yoğun sırp ateşine maruz kalmış ama yine de onca badireden sonra dimdik ayakta. Saraybosna'da özellikle bu bölgede herkes Türkçe konuşmakta ve etraf tarihi ve gezilmesi gereken Osmanlı mimarisi eserler ve camiler ile dolu. Çarşı içerisinde alışveriş yapılabilecek bir çok dükkan, cafe, ve ünlü Boşnak böreği ve köftesini yiyebileceğiniz lokantalar ile dolu. Burası adeta canlı bir tarih kokan mahalle. Çarşı çok kalabalık ve adeta turistler akın etmiş durumda. Yolda adımlarken benim gibi gezmeye gelen bir çok türk ile karşılaştım. Hafta sonu için gelen, yıllık iznini burada geçiren bir çok türk, ülkemizin değişik şehirlerinden buraya gelmiş. Adeta ülkemizde hissediyorum kendimi. Saraybosna yeşillikler içinde bir şehir, aslında Bosna hersek tamamen yeşillikler içinde bir ülke. Yemyeşil vadiler, tepeler, dağ etekleri var ve görsel olarak çok güzel bir izlence yaratıyor.

Başçarşı'dan saraybosna yamaçları
Çarşıda adımlarken her sokaktan kaç kez geçtiğimi hatırlamıyorum bile, her adımlamada farklı bir doku, farklı bir güzellik çıktı karşıma. Her yol, her adım başçarşıya çıkıyor saraybosna'da.
Başçarşı turunu yaparken tam çarşının bitiminde yer alan Hükümet Konağı dikkatimi çekti. 1896 yılında yapılmış tarihi bir eser konumunda. Genelde saraybosnayı baştan aşağıya katedeceğiniz ikinci bir yürüyüş parkuru konumundaki Miljacka nehrinin sağ ayağında bulunuyor. Savaş sırasında yoğun olarak sırp ateşine ve bombalarına hedef olmuş ve çok zarar görmüş. Şimdi ise yavaş yavaş eski günlerine dönüş sinyali veriyor yapılan tadilatlarla.

Hükümet konağı
Saraybosna yapılandırma olarak Miljacka nehri eteklerine kurulmuş. Nehir boyunca iki yakayı birbirine bağlayan bir çok köprü bulunmakta ama en ünlüsü 1.dünya savaşının başlamasına neden olan Latin Köprüsü. 1914 yılında Franz Ferdinand ve karısı Sophie tam bu köprü üzerinde Sırp milliyetçisi Gavrilo Princip tarafından öldürüldü ve hemen akabinde 1. Dünya Savaşı başladı.

İşte tam bu noktada yapıldı suikast ve dünya tarihi değişti
Latin köprüsü'nün hemen yanında Saraybosna Müzesi var, içeride bu suikast ile alakalı görsel eşyalar sergileniyor, saraybosna tarihini yansıtan eserlerde var burada. Müzenin dış cephesinde saraybosna tarihi ile ilgili fotoğrafların yer aldığı bölümler bulunmakta ama içeriye girdiğinizde gerçekten dünya tarihini değiştiren bu suikast ile alakalı materyalleri görünce bambaşka bir duyguya kapılıyor insan.

İnat Kuca'nın hemen yanında, nehir yakasında yer alan bir cami dikkatimi çekti. Hızlı adımlarla heyecanla gittim camiye. Evet burası Hünkar Camii. 1457'de İsa Bey tarafından Fatih Sultan Mehmet'e armağan olarak yapılmış. 1566 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında son halini almış.

Caminin bahçesinde yer alan tarihi Osmanlı mezarlığı
Gerçekten farklı bir duygu bu ve çok güzel hissetmesi. Saraybosna tam bir din kardeşliğinin görüldüğü bir şehir. İstanbul gibi kilise ve camiler yan yana, kimse kimseye dininden dolayı karışmıyor ve kardeşçe yaşanıyor burada. Yavaştan yorulduğumu hissettim. Uçaktan indiğimden beri daha mola vermeden şehri adımlamaya başlamıştım. Hostele geri döndüm. Şehir merkezine ne kadar yakın bir hostel tutarsanız o kadar avantaj sağlarsınız saraybosna'da. Yürüyerek 5 dk'da hostele attım kendimi. Bir duş aldım ve uyudum. Yaklaşık 3 saatlik bir uykudan sonra uyanıp, kendimi dışarıya, saraybosna gece hayatının ortasına attım. Genel olarak şehrin ana caddesi Ferhadiye ve Zelenih beretki üzerinde barlar toplanmış vaziyette ve saraybosna halkı gerçekten gece hayatında uçmuş vaziyette. İçki çok ucuz ve barlara elinizi kolunuzu sallaya sallaya giriyorsunuz. Damsız girilmez mantıksızlığı buraya uğramamış İstediğim bara istediğim saatte girdim çıktım. Genel olarak tüm turistlerin toplandığı nokta Cheers Pub. İçerisi ve bahçe tıklım tıklım kalabalık. Dar bir sokak arasında bulunan pub'ta yerel gruplar canlı performans sergiliyor.

Başçarşı cami
Çarşının göbeğinde bulunan Gazi Hüsrev Bey cami ise Saraybosna2nın en önemli Osmanlı eserlerinden birisi. 1531 yılında Mimar Sinan tarafından yapılmış. Bosna sancak beyi olan Gazi Hüsrev Bey bu cami ile Saraybosna tarihine güzel bir eser kazandırmış.
Gazi Hüsrev Bey Cami
Hemen ilerde Monica Han gözüme çarpıyor. 1551 yılında yapılan bu han şimdilerde içinde cafeler ve güzel bir meydan ile turistlerin gözbebeği. Bu meydanda oturup soluklanmak ise en güzeli.
Monica Han
Monica Han sokağında yer alan Bursa Bezistan ise bizim kapalıçarşı'nın ufak bir kopyası gibi. İçerde çeşitli dükkanlar ve cafeler bulunmakta. 1551 yılında Rüstem Paşa tarafından yaptırılmış.

Sinagogtan ayrılıp ana caddeye çıktım. Burası bizim istiklal caddesi'nin daha ufak görünümlüsü olan Ferhadiye Caddesi. Genelde mağazalar, yürüyüş noktaları, cafeler hep burada toplanmış. Caddenin tam ortasında dev bir katedral var. "İsa'nın Kalbi" adlı, inşası 1889 yılında tamamlanmış olan Saraybosna Katolik Katedrali. Bu katedralin önü Saraybosna halkı için buluşma noktalarından biri ve çok kalabalık. Genel olarak ardı ardına dizilmiş cafeler'de insanlar soluklanıyor, içeceklerini içip sohbet ediyorlar.

Gazi Hüsrev Bey Hamamı
Ferhadiye caddesi boyunca ilerliyorum. Tam caddenin bitişinde Mareşal Tito caddesi ile kesişen noktada bulunan kavşakta gerçekten önemli ve acı dolu yılları hatırlatan bir anıt var. Saraybosna Sonsuz Ateş adındaki bu anıt II.Dünya Savaşı'nda ölen sivil ve askerlerin anısına sonsuza dek yanacak ateş düşüncesi ile yapılmış.1946 yılında ilk ateş yakılmış ve bugüne kadar hiç söndürülmemiş.
Saraybosnada resmi gezilerimizide tamamladık ve diğer gezeceğimiz yerler için yola çıktık..


Günler süren hazırlık döneminin ardından çıktığımız Balkan Turu‘ndan bol bol tecrübe, eğlence ve bilgilerle ayrıldık. Gezi sonrasında bizim gibi Balkan Turu yapmayı düşünenler için bu rehber yazıyı hazırlamak istedim.
Aslında Balkanların vize istememesi hazırlık dönemininde en rahat ettiğimiz ayrıntıydı. Hiç bir evrak işi ile uğraşmadan, vizelere boş yere ekstra para harcamadan rahat bir gezi geçirecek olmak en azından bazı ülkelerde insanın bu keyfi yaşamasını sağlayabiliyor. İşleri hallettik, vizeye de gerek yok dedik pekiii Balkan Turu nasıl olacak? Hazır tur paketlerine mi katılmak avantajlı yoksa turu kendin yapmak mı?
Aslında her iki durumun da kendine göre bol bol avantajı var. Hazır turlara katılmak aslında işin kolayı. Uçak, otel ve ara transferlerle uğraşma derdi yok. İyi kötü günlük rehberli turlar ile de gezilen yerler hakkında kısa bilgiler veriliyor. Bununla birlikte turlar ne de olsa bireysel gezilere göre biraz daha pahalı olabiliyor. Ayrıca bizim gezi gibi son dakika karar verirseniz turlarda yer bulma olasılığınız çok zor. Özellikle Hırvatistan’ın AB’ye girmesi ve Ocak 2013’ten sonra Schengen vizesi isteyecek olması Dubrovnik içeren turlara olan talebi patlatmış durumda. Ramazan öncesinde turlarda neredeyse yer yok.
Peki bireysel olarak Balkanları gezmenin avantajları neler? Bir kere her gezide olduğu gibi rotanızı kendiniz çiziyor, istediğiniz şehre istediğiniz kadar süre ayırıyorsunuz. Kalacağınız otelleri kendiniz seçip gruptakileri beklemeden rahat rahat her yeri kendiniz geziyorsunuz. Peki dezavantajları neler? Yazının devamında da okuyacağınız gibi Balkanlar genel anlamda bizden çok geri, otobüsler çok eski. Ara ulaşımlar bazen problem olabiliyor. Gezeceğiniz her yerle ilgili tüm bilgileri kendiniz araştırıp öğrenmelisiniz ki bana göre bu durup dezavantajdan çok işin en zevkli kısmı :)
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, Balkanlar’da gezerken gördüklerinizin sizi bir yerlere alıp götürmesini beklentisinde olmaktansa sizin gördüklerinize anlam yüklemeye çalışmanız daha tatmin edici olacaktır. Bu nedenle de bölge, yakın tarihi ve önceki yüzyıllar hakkında az da olsa bilgi sahibi olmaya çalışmanızı öneriyorum.
Önceden vaktiniz yoksa bile ister Türkçe, isterseniz de bildiğiniz bir yabancı dilde Balkanlar üzerine yazılmış değerli bir kitabı yanınıza alıp, uzun otobüs veya otomobil yolculuklarında okuyabilirsiniz. Balkan ülkeleri sandığınız kadar küçük değil, daha doğrusu farklı ülkelerin farklı şehirleri arasındaki mesafeler çok kısa değil. Bu nedenle yollarda her gün en az 2-3, bazen çok daha fazla zamanınız geçecektir. Bu zamanı güzel değerlendirebilmek için kitaplar dışında da taşınabilir bilgisayar veya medya oynatıcı gibi cihazlarınızı da yanınıza alabilirsiniz. Tabii ki sevdiklerinizle sohbet edip dışardaki harika dağlık, yemyeşil doğayı izleyebilirsiniz ama yine de, örneğin gümrük geçişlerinde bazen bir saate yakın beklerken kendinizi oyalamanız böylece daha kolay olabilir.
Ülkemizin, bölgedeki bazı ülke ve şehirlerin kalkınmasına yönelik ciddi katkıları var. Örneğin Mostar Köprüsü’nün tekrar yapılması, Bosna Hersek’te Saraybosna’da, Kosova’nın Prizren gibi yerlerinde tarihi binalar, camiilerin onarılması gibi yardımlar, siz daha önceden bilmeseniz, kimse size söylemese bile gördüğünüz 1-2 tabela sayesinde, hatta sevimli bir binada Türk Konsolosluğu’nun varlığıyla dikkatinizi çekecek. Tur programları da genellikle böyle şehir ve kasabaları içeriyor oluyor, tabii oralarda da bir Türk olarak çok daha rahat gezebiliyor, esnaf ile iyi diyalog kurabiliyorsunuz.
Bosna Hersek, Saraybosna, Mostar ve Balkan Mutfağı
Bu ilişkilerin kuvvetli olduğu ilk ülke sanırım Borsa Hersek. Geçmişte bir vadinin iki yakasında, bir Müslüman köyü ile Hıristiyan köyünü birleştiren ve mimari güzelliğinin yanında sembolik önemi de olan fakat savaşta fazlasıyla uğraşarak yıkılan, ama 2000’li yıllarda yeniden aslına sadık kalınarak inşa edilen Mostar Köprüsü’yle Mostar her ülkenin turistini çekiyor. Zaten siz de köprünün üstünde durup bir sağa, bir sola baktıktan sonra karşı tarafa geçiyor, orada tarihi yüzünü korumuş sokakta turistik eşya satan mağazalarla yüz yüze geliyorsunuz. Fakat buradaki hediyelik eşya dükkanları arasında 2-3 tanesi, örneğin bakır ve cam işleriyle modern tasarımlar yapan biri, süslemeli, işlemeli eski Singer dikiş makinelerinin dikkat çektiği tarihi eşyalar satan bir diğeri başta olmak üzere, Balkan gezisinin diğer pek çok şehrinde bulacaklarınıza göre, bence, daha ilginç şeyler sunuyorlar erkenden cüzdanını çıkarmak isteyenlere.
Sokakta düz devam edip yol ayrımına gelmeden hemen önce sol tarafınızda, yani nehir tarafında karşınıza bir camii çıkıyor, bu sevimli ve güzel yapının avlusundan ise Mostar Köprüsü’nün güzel fotoğraflarını çekebilirsiniz, aklınızda bulunsun. Bosna’daki diğer durak ise Saraybosna. Saraybosna’da, savaşın etkilerini hala bazı binalarda görebiliyorsunuz. Burada sadece sivillerin olduğunun bilindiği halde bombalanan küçücük pazar yeri bugün yine aynı görevini sürdürüyor. Kurşunlu Medresesi, Hüsrev Bey Camii, bir katedral, aralarda kiliseler görerekten tarihi çarşı ve mahalleyi yaklaşık bir saatte gezebilirsiniz. Türk gezginlerinin Bosna-Hırvatistan geçişleri arasında uğrak noktası olan Poçitel Köyü ise size 3-5 fotoğraf çekme molası anlamına gelecektir. Ayrıca Buna Nehri’nin ortaya çıktığı mağara ve baş ucundaki Blagaj Derviş Tekkesi de, ana yolda durduktan sonra 15 dk.lık bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz küçük atraksiyonlar olacaktır, o kadar.

Mostar, iki farklı dine mensup iki köyü birleştiren tarihi köprüsüne yeniden kavuştu, ama yaşanan acıları binalarda görmeniz hala mümkün
Bosna’da ve Balkan ülkelerinde ağız tadımıza, mutfağımıza yakın seçeneklerle karşılaşacaksınız. Cevap, cevabi, cevapcici gibi isimleri olan inegöl köftesi benzeri yemek Bosna’da dışarda yemek denince akla gelen sanırım tek şey, zira 5 masadan 4’ünde bunu gördük. Masa komşunuz kaymaklı isteyebilir, ama şimdiden uyaralım, köfteler, minicik doğranmış öldürülmüş soğanlar ve pideden oluşan tabağınıza eklenecek veya ayrıca sunulacak şey kaymak değil süzme yoğurt olacak. Yoğurt isteyince de koyu bir ayran gelecek. Diğer ülkelerde de köfte tabağına kebap deniyor, örneğin Makedonya’da kil tabakta kurufasulye popüler bir yemek, isterseniz üstüne 5 veya 10 kebap yani köfte ekleniyor. Ama fasulyeden beklentiniz hiç yüksek olmasın, cinsi veya lezzeti pek özel değil, hatta daha önce pişmiş fasulye siz sipariş verince 10-15 dk, köftelerin yanında, kil tabağında ızgara üstünde tekrar ısınıyor, pek de tadı kalmıyor. Bosna’da diğer yemekleri de denemenizi öneririm, örneğin Mostar’da bizim oturduğumuz lokantada isminde “veziri” kelimesi geçen oldukça büyük bir tabakta çok güzel bir mantarlı pilav ve domates üstünde sunulan etler yedik.
Akdeniz’de Dalmaçya Sahilleri, Dubrovnik ve Karadağ Kıyıları
Daha güneyde, Akdeniz’in Dalmaçya Kıyıları’nda güzel deniz, yemyeşil kıyılar ve eski şehirlerin ayakta kalmayı başaran kaleleri, kale içindeki kentler ilgi odağı. Sırbistan’dan ayrılan Karadağ ve Hırvatistan’ın Kotor, Budva ve tabii Dubrovnik’i de bu tanıma uyan ve turların uğrak noktası yerler. Her üçü de yüzmek, dalış yapmak, kumsallarda güneşlenmek isteyenlere, toplamda 2-3 saatte ‘tüketilebilecek’ tarihi kaleleri ve içlerindeki tarihi kenti sunmaya hazır bekliyorlar. Budva en küçüğü, Kotor ortancası, Dubrovnik ise en büyüğü. Dubrovnik’te, eski şehirde daracık sokaklar merdivenlerle sırtını dağa doğru verip yükselirken sağlı sollu güzel balkonlu evler, restoranlar, minik dükkanlar gerçekten kaybolmayı zevkli kılıyor. Tabii Dubrovnik’in tarihi şehir meydanı, tarihi bulvarı ve akşam 6’ya kadar açık 1-2 müzesi de güneşin en tepede olduğu anlarda iyi bir alternatif olabilirler. Fakat denizine girmediğim bu üç noktada su hakkında bir yorum yapamayacağım. Fakat sadece Dubrovnik turu yapmayı düşünenlerin 3-4 günden fazla süreli konaklamalarda sıkılabileceğini kanısını edindim diyebilirim.

Budva, Dubrovnik ve Kotor’a göre daha küçük bir tarihi kenti olan bir durak noktası, daha çok bölge turistinin denizle buluştuğu bir nokta
Hırvatistan’da sadece Dubrovnik’i görebildik, başkent Zagreb böyle bir gezinin ekseninden oldukça uzakta kalıyor, ama Split bu rotaya Zagreb’den daha yakın, aklınızda bulunsun. Biz ise Akdeniz’den uzaklaşıp Kosova’ya uğradık. Kosova, henüz belini doğrultamamış, sıkıntılı durumda bir ülke. İşsizlik oranının %50’lerde olduğu Kosova’da sadece Prizren’den geçtik. Prizren’de renovasyonu, restorasyonu Türkiye Cumhuriyeti tarafından fonlanan camii ve hamamlar bir yanda, AB fonlarıyla yenilenen 1-2 kilise diğer tarafta, küçük kasabanın tarihi mirasını tekrar canlandırmaya çalışıyor. Burada yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş size yetecektir, eğer renovasyon çalışmaları siz gittiğinizde hala bitmemiş ise. Tabii özellikle ülkemizin aksine yurtdışında pek çok yerde tarihi camilerin bile sadece namaz saatlerinde açık olduğunu, bu nedenle cemaati az olan noktalarda camiilerin iç mekanlarını gezmenizin, ibadet etmenizin pek mümkün olmadığını da hatırlatayım. Çünkü böyle bir Balkan turunda bol camii ziyareti hedefleyenler bunu da dikkate almalı.
Üsküp ve Ohrid Ekseninde Makedonya
Makedonya’da ise Üsküp ve Ohrid ana ziyaret noktaları. Üsküp ziyaretini de tarihi ve eski şehirden başlayınca, o ana kadar gördüğünüz şehir veya kasabalarla benzerlikler kurmaya başlıyorsunuz. Fakat şehrin ‘yeni’ kısmına geçince her caddesi heykellerle dolu bu şehrin hızlı bir değişimden geçtiğini görüyorsunuz. Yeniden düzenlenen meydanlar, Yunanistan ile paylaşılamayan Büyük İskender’in dev bir heykeline yapılan hazırlıklar, taş köprü bir yanda, yeni açılan alışveriş merkezleri diğer yanda, güzel kafeleriyle Üsküp sizden en az 1-2 saatlik bir yürüyüş talep ediyor. Şehrin tarihi kısmında ve kalesinde ise yaklaşık 20 tarihi nokta olsa da, bunların başlıcaları yaklaşık 5-6 civarında. Ama eğer fazla hızlı hareket ederseniz bence az önce bahsettiğim diğer noktalarda göremeyeceğiniz güzel hanları, iç avlularını kaçırabilirsiniz.
Üsküp’ten sonra Ohrid’e geçilirken yol üstünde Tetova’da (veya eski adıyla Kalkandelen) çok güzel dış süslemesi olan Alaca Camii’yi fotoğraflamamak olmaz. İnce işçilikle çok güzel boyanan, figürler yapılan dış cephe göz ziyafeti sunuyor. Ardından yaklaşık 500 yıllık Bektaşi Harabati Baba Tekkesi’ni görebilir, avlusunda dolaşıp bölgedeki Bektaşi varlığının son örneklerinden birinin havasını koklayabilirsiniz.
Yarısına yakını Arnavutluk sınırları içinde olan Ohrid Gölü’nün kıyısına ulaştığınızda keyfiniz artacaktır çünkü hem Ohrid, hem de göl güzel. Göl suyu tabii daha az tuzlu ve bence yüzmesi daha keyifli. Ohrid’in merkezine indiğinizde kıyıya şeridinde birkaç restoran göreceksiniz, fakat göldeki balık türlerinin azaldığını öğrendik, açıkçası çok da zengin bir balık menüsü göremedik, ama balık çorbalarımız lezzetli idi.

Büyük bir göl olan Ohrid’in etrafında pek çok yerleşim, tarihi ibadethane ve harika manzaralar yorucu bir yolculuktan sonra dinlenmeniz için birebir
Sahilden yavaş yavaş yukarı kıvrılırsanız tepeye kadar göreceğiniz pek çok yer var, tarihi St. Panteleymon kilisesi, anfi tiyatro, Ayasofya Kilisesi, tepeye çıkan sokaklardaki güzel evler, pansiyonlar, tepede güzel Ohrid Gölü manzarası, ardından orman içinden sahile iniş, keyifli bir yürüyüşle kendinizi bir yandan da sınamanızı sağlıyor. Ohrid merkezden yaklaşık 1 saat mesafede, yine göl kenarındaki St. Naum ise manastırıyla ilgi çekiyor. Ama gölle buluşan doğal su kaynaklarına tekneyle 15-20 dakikalık turlar yapan restoranlar var, keyif aldığımızı söyleyebilirim. Bir şelale görmeyeceksiniz ama suyun etrafındaki doğal bitki örtüsü, sakinlik ve sessizlik etkileyici.
Bitola kentinde yani Manastır’da Atatürk’ün mezun olduğu Askeri İdadi’nin olduğu binada Atatürk’e özel hatıra odası ve de yeni açılan bir tarih müzesi size bekliyor. Bitola’nın bol kafeli, restoranlı, yerli yabancı turistli ana caddesini arşınlayıp öbür uçta Saat Kulesi olan meydan, onun bir ucunda Yeni Camii, diğer tarafında İshak Camii’ni görebilirsiniz. Eski Osmanlı çarşısı, Bedesten ise bence vakit ayırmaya değmeyecek yerler. Aynı şekilde Elveda Rumeli dizisinin çekildiği Pürsıçan adlı köye de boşuna yol yapmanıza hiç gerek yok, çünkü köyde neredeyse yaşam yok, karşılaşacaklarınız hayal kırıklığı yaratabilir.
Genel Kanı ve Öneriler
Böyle bir seferde çok ülkeli bir Balkan Turu yapmanın, uzun saatleri otobüs içinde geçirdiğiniz ve özellikle Arnavutluk, Makedonya sınırlarında geçirdiğiniz zaman yüzünden yorucu olabileceğini göze almalısınız. Ayrıca, yoğun program hoşunuza giden yerlere tekrar gelmeniz gerekebilir, gerçi ben herhangi bir noktada bir gün fazla kalma gereği hissetmedim açıkçası. Balkanlar hakkında genel anlamda fikir sahibi olmak, mevcut durumu görmek açısından böyle bir tur faydalı olabilir. Ama tatilde çok yorulmak istemeyenler, bir haftada pek çok yer görmektense, saydığım ülke ve şehirlerden çok daha azını bir seferde görüp daha fazla dinlenmeyi tercih etmeli diye düşünüyorum, öte yandan daha yavaşlattığınız bir gezide, kaldığınız şehirlerde vakit geçirmek için yapabileceklerinizin sınırlı olduğunu, müze, alışveriş gibi açılardan çok zengin yerler olmadıklarını da belirtmeli.
Gitmeden önce ülkelerin para birimlerini, TL, avro veya dolar karşısında değişim oranlarını öğrenmenizde, mümkünse bozuk Avro taşımanızı öneririm. Çünkü aynı gün 2-3 ayrı ülkeden geçtiğiniz durumlarda elinizde gereksiz yere bir daha kullanamayacağınız bir para kalmasın. Ülkelerin çoğunda avro ile işinizi halledebilirsiniz. Hava değişikliklerine hazırlıklı olmak adına da ince bir yağmurluk, kapalı veya açık 2. Yedek ayakkabı, sınır geçişleri, bakımda olan yollarda geçen aşırı zaman nedeniyle de otobüste geçireceğiniz vakitlerde susuzluğunuzu ve açlığınızı gidermek için fırsat buldukça atıştırmalıklar almanızı da öneriyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Mustafa Çağdaş Karaoglan